Özgürlük Yolu
2017 yılından bu fotoğraf, Alp Dağları’nın en yüksek noktası olan Mt.Blanc tırmanışında, klasik Gouter rotasında, 4300 metrede çekilmiştir. Detaylarını yazı içerisinde bulabilirsiniz.
Özgürlük Yolu
Gouter Rotası – Mt. Blanc
17.8.2017
İnsanı tanımlamak istediğimizde, fiziksel, psikolojik ve anatomik yetenekleri ve kabiliyetleri ile bazı açıklamalardan faydalanıp bir sonuca varmamız mümkündür. Fakat insan nedir, sorusuna verilebilecek çok çeşitli yanıtlar olsa da aslında en önemlisi ve tanımsal bütünün tamamlanabilmesi için onu diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğin ne olduğuna bakmamız gerekir. Çünkü insan çok önemli bazı özellikleri ile diğer canlılardan ayrılır. İlk olarak insanı diğer canlılardan ayıran özelliğin akıl olduğu düşünülecektir ve bu kesinlikle tanımlamanın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Ancak bu yaklaşımda tanımın hala eksik olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Nedenine gelince; aklın canlılar arasında sadece insana özgü bir yetenek olmadığındandır. Akıl doğada tüm canlı varlıklarda mevcut bir yetenek olmakla birlikte, insan dışındaki canlılarda sabit bir kavram olmaktadır. Yani genetik aktarım sonucu ya da hayvanlarda buna ek olarak bazı akılsal davranışların aile tarafından öğretilmesi sonucu nesillere aktarılan ve birçoğu hayati öneme sahip kavram ve görevlerin tamamı akıl olarak değerlendirilecektir. Fakat insan, aklı şekillendirebilen ve akla ulaşıp koşulların üzerine çıkabilen, yani özgürleşebilen tek canlıdır. İşte şimdi tanımlama da taşlar yerine oturacaktır. Bu durumda, insan nedir sorusunun tanımında, özgürlük kavramı irdelenmediğinde, kesinlikle en önemli detay atlanmış ve akla yatkın olmayan bir bütünü tamamlamaya çalışmak olacaktır.
2017 yılından bu fotoğraf, Alp Dağları’nın en yüksek noktası olan Mt.Blanc tırmanışında, klasik Gouter rotasında, 4300 metredeki Vallot bivak kulübesine, öğleden sonra berrak ve güneşli bir havada ulaşmış ve ertesi günkü zirve denemesi için dinlenirken, Kuzeybatıya uzanan devasa Col du Dome düzlüğünde, şu ince çizgi üzerinde ilerleyen dağcılara bakıyorum. Sanki özgürlük kavramına bir bakış açısı yaratırcasına yavaşça ilerleyerek, Batı Alplerin muhteşem coğrafyasında gözden kaybolmuşlardı. Peki, bu kare bana neyi ifade etmişti, özgürlük neydi ve bu üç heceli küçücük kelimenin aslında nasıl büyük anlamlar barındırdığını, yaşamdaki önemini bir kez daha irdelememe sebep olurken, dağcılık sporu ve dağlarda olmak aslında bu özel kavramın ayrılmaz parçasını mı oluşturuyordu…
İnsan hayatı bir çizgi olarak düşünülebilir ve bu çizgi tatbikî bir başlangıç ve bir de bitişten ibarettir. Kâinatın sürekliliği ile karşılaştırıldığında bu çizgi, sadece bir nokta olarak değerlendirilir. Şüphesiz ki, hayat dediğimiz, düşünen ve akla ulaşan insan için oldukça kısadır. Kısa olan bu çizgiyi, biraz olsun uzatmak zamansal olarak mümkün olmayacaktır fakat üzerinde yürürken bizimle gelen özgürlük kavramından anladığımız ölçüde, belki de daha tatminkâr ve doyurucu olabilir. Hatırlıyorum da o anda, saniyenin 400’de, 1’i kadar kısa bir zaman diliminde ölümsüzleşen şu sahne, o kısacık zamana meydan okurcasına,özgürlük kavramı ve insanın ayrılmaz bağlantısına bir yaklaşımda bulunmak istemekle birlikte, dağcılık sporu ve dağcılar için özgürlük yorumu kafamda daha da eksiksiz şekilleniyordu ki ona ‘Özgürlük Yolu’ adını vermiştim.
İlgili Yazılar
Ve o fotoğraftan üç yıl sonra şu cümlelerle karşılaşıyordum. Ünlü Polonyalı dağcı Voytek Kurtyka 2010 yılındaki dağcılığın oskarı olarak nitelendirilen Piolets d’Or (Altın Kazma) ödül törenine davet ediliyor ve ona Yaşam Boyu Başarı ödülünü layık gördüklerinde ki bu ödülü fazlasıyla hak etmesine rağmen, *‘… dağcılar özgürlük konusunda sıra dışı bir farklılığa sahiptirler ve böylesine büyük bir onur karşısında duyduğum endişeyi anlayacağınızı ümit ediyorum.’ diyerek nazikçe reddediyordu.
3 Haziran 2020
Yazı ve Fotoğraf: Özer Özmen
*Özgürlük Sanatı, Bernadette McDonald, Voytek Kurtyka’nın Yaşamı ve Tırmanışları, Homer Kitapevi, Şubat2020