Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Yeşille Mavinin Horon Teptiği Şehir: Trabzon

Vadileri, gölleri, akarsuları, yamaçları, ve köyleriyle meşhurdur.  Harikulade bir doğası, enfes yöresel yemekleri vardır.  Son zamanlarda yerli turizm açısından oldukça popüler olmuştur.

0 1.393

Yemyeşil yaylalarla masmavi Karadeniz’in kucaklaşıp dans ettiği şehirdeyiz. Yeşille mavinin dansı demiyorum çünkü burası Karadeniz. Horon tepilir burada, kolbastı oynanır. Hem de ne oynanır. Sizin de canınız çeker. Her mevsim yağışlarıyla meşhur bu ilimiz, Karadeniz’in incisi diye anılır. Vadileri, gölleri, akarsuları, yamaçları, ve köyleriyle meşhurdur.  Harikulade bir doğası, enfes yöresel yemekleri vardır.  Son zamanlarda yerli turizm açısından oldukça popüler olmuştur. Şehrin merkezi ve çevresi gezilip görülecek yerlerle doludur. İşte bizim tercihlerimiz ve tavsiyelerimiz;

SÜMELA MANASTIRI

Sümela Manastırı, Trabzon deyince ilk akla gelen yer kuşkusuz bu dini yapıdır. MS.365’lerde inşa edildiği düşünülüyor. Maçka Altındere Vadisi’nde yer alıyor. Harika bir manzara eşliğinde manastırın yakınına kadar aracınızla çıkabiliyorsunuz. Sonrası tabana kuvvet. 2016 senesinde biz gittiğimizde restorasyon devam ediyordu. Ancak girişine kadar gidiliyordu. Şu anda açıldı mı bilemiyorum. Ben lise çağlarındayken bu dik tepeyi tırmanıp içerisine kadar gitmiştim. Bu sefer  gittiğimde biraz üzülmedim desem samimi davranmamış olurum. Maalesef restorasyon çalışmaları sırasında tarihi dokusu bozulmuş. Her ne kadar içerisine giremediysek de uzaktan bakılınca anlaşılıyor. Manastır ve içindeki freskler ilk Hristiyan kavimleri tarafından inşa edilmiş. Çok büyük tarihi bir öneme sahip. Aslında yabancı turist akınına uğraması gerekiyor. Güzel ülkemizin bir çok değerini iyi tanıtamadığımız gibi sanırım bu bölgede de durum aynı. Bayağı bir kalabalık var ama yerli ve  Arap turistlerden oluşan bir çoğunluk söz konusu. Hristiyanların da akınına  uğraması gerek bu dini yapının diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Çok ilginç bir hikayesi var; Atinalı birbirini tanımayan iki rahip aynı gece aynı rüyayı görürler. Hz. İsa ve Hz. Meryem bir manastır yapmalarını söyler rüyalarında. Her ikisi de aynı anda yola çıkarlar ve rüyalarında tarif edilen bölgeye gelirler.  Karşılaştıklarında bunun ilahi bir işaret olduğuna inanırlar ve manastırın inşasına başlarlar. Bina 14. Yüzyılda Türkmen akınları sırasında, kale vazifesi de görmüştür. Bölgenin fethedilmesinden sonra, Yavuz Sultan Selim manastıra dokunulmaması emrini verir ve iki şamdan hediye eder. Böylece Hristiyanlara inançlarına saygı gösterileceği mesajını vermiş olur. Daha sonra da bütün Padişahlar tarafından bu yapı korunmuştur. Yakın tarihimizde ise maalesef kendi insanımız ve yabancılar  tarafından tahrip edilmiştir. Değerli freskler  oyulup çalınmıştır. Halen bakım çalışmaları devam etse bile artık geç kalındığı çok açıktır. Bir kez daha Trabzon’a gitmek ve Manastıra tırmanıp, içerisini gezmek bana nasip olur mu bilemem ama bu muhteşem manzaranın tepesindeki bu dini yapı ülkemizde mutlaka görülmesi gereken yerler listesindedir.

ÇAL MAĞARASI

Çal Mağarası, Trabzon İl Özel İdaresi tarafından düzenlenerek turizme kazandırılmıştır. 2003 yılında halka açılmıştır.  Dünyanın en uzun ikinci mağarasıdır. Düzköy ilçesine bağlı oldukça yüksek bir tepede yeralan Çal Köyündedir. Mağaranın içinde nehrin taşıdığı su birikintileri vardır. Yağışlara göre suyun derinliği değişmektedir. Girişi geniştir ama yükseklik değişkendir. Yol iki kola ayrılmaktadır. Birinci kısa kol 150m kadardır. İkinci ve bizim tercih ettiğimiz sağdaki kol ise 400m’dir ve 60.m sinde küçük bir göl ve çağlayan yer almaktadır. Değişen yükseklikler ve kaygan zemin açısından yürürken dikkatli olmanızda fayda var. Derinlere geçtikçe başta kuru olan hava nemlenmektedir. İçerisi de oldukça soğuktur. Astım ve sinüzit hastalarına şifa olduğu söylenmektedir. Mağaranın girişinde ve çevresinde birkaç küçük kafe var mola verebileceğiniz. Girişindeki çok nemli geldiği için dışarıdaki bizim tercihimiz oldu ve bir kahve içtik. Programımız yoğun olduğu için de çok zaman kaybetmedik.

BOZTEPE

İlgili Yazılar

Şehri panaromik açıdan seyretmek isterseniz Boztepe tam da bunun için ideal. Seyir teraslarında fotoğraf çekebilir, çay bahçesinde Karadeniz’in çayının tadına bakabilirsiniz. Semaverle sunulan çayın tadı da bir başka oluyor demeden tepeden şehre dönmeyeceksiniz emin olun. Sıcak yaz günlerinde serinlemek için akşamları Trabzonlularla dolup taşan bu koca çay bahçesinde hafta sonları masa bulmakta güçlük bile çekebilirsiniz. Aracınızla çıkabilirsiniz ve otopark sıkıntısı yaşamazsınız. Biz şehir gezisi yaptığımız gün dar sokaklardan geze geze yürüyerek çıkmayı tercih ettik. Sizin de tercihiniz bu yönde ise, fazlaca dik yokuşlar olduğunu belirtmeliyim. Sonra yarı yolda bana kızmayın. Arabamı senin yüzünden aşağıda bıraktım çok yoruldum demeyin. Arabanızla çıkarsanız, evlerinin bahçelerinde oturan yöre halkıyla sohbet şansınız olmaz. O kadar sıcaklar ki birkaç evden çay teklifi bile aldık. Kabul edemedik, ritmimizi bozmayıp tırmanmaya devam ettik. Yorulduk yorulmasına ama her anına değdi. Gündüz bu tepeden seyrettiğimiz şehri, bir de gece görebilmek için ertesi akşam yine geldik. Ama bu sefer aracımızla.

ATATÜRK KÖŞKÜ

Atatürk’ün Trabzon’a geldiğinde konakladığı köşk, Soğuksu mahallesindedir. Atatürk’ün kullanımından önce müze olan köşk, vefatından sonra yine Trabzon Müzesi’ne çevrilmiştir. Beyaz ve çok şık bir köşktür. Atamıza ait mobilyalar, tablolar, halılar ve ev eşyaları sergilenmektedir. Haftanın her günü açıktır. Aracı olmayanlar için de meydandan otobüs kalkmaktadır. Daha önce de gezdiğimiz bu köşkü, yine aynı duyguları yaşamak ve Atamıza saygılar sunmak üzere tekrar ziyaret ettik.

AKÇAABAT

Bilinen en eski adı “Platana” yani çınar ağacıdır ve Trabzon İli’nin en büyük ilçesidir. Sonradan  akça’dan abat olmuş, zengin şehri manasında Akçaabat denilmiştir. Bazı rivayetlere göre de ticaretin gelişmesi, paranın bolluğu, beyaz evlerin yapılması dolayısıyla da akça adını almıştır. Her yerde başka bir şey yazıyor anlayacağınız. Neyse köftesiyle ünlü bu ilçemize biz de yemek için geldik aslında.  Trabzon şehir merkezindeki restaurantlarda  balığın yanına her içeçeği bulamayabilirsiniz. Balık içkisiz olmaz derseniz Akçaabata çevireceksiniz yönünüzü. Şehre 13 km mesafedeki deniz kenarındaki bu ilçede keyifli restaurantlar mevcut. Köftesiz olmaz derseniz de meraklanmayın Marina’da adı balık da olsa tüm restaurantlarda köfte var. Hatta gelmişken peynirini ve dondurmasını da yiyin.  Ayrıca burada tipik Osmanlı evlerinin olduğu Orta Mahalle’yi ve Sera Gölü’nü de gezebilirsiniz. Yaylalarda yaz aylarında festivaller de düzenleniyor. Tarihlerinizi denk getirebilirseniz şanslısınız horon gösterilerini de izleyebilirsiniz.

Trabzon’un Yaylaları ve Mesire yerleri de çok meşhurdur. Blog sayfamda Trabzon Part II’de  buraları da yazdım.  www.ufukname.com Keyifli okumalar…

Yazı ve Fotoğraflar: UFUK ÖZBEY ELİGÜL

instagram: @ufukname

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More