Günümüz İstanbul’unda Osmanlı zamanı boyunca Çukurbostan olarak anılan ve şu an Karagümrük Stadyumu olarak bilinen engin geçmişe sahip geniş bir alan var. Ne bakımdan? Şey, görünen o ki, futbol stadyumu bizatihi Roma mühendislik ustalığının yüksek derecesini uygun bir şekilde gösteren mekansal bir ürün.
Bu niyetle, arazi dört başı mağrur, 244 m uzunluk, 85 m en ve 14 m derinlik gibi etkileyici boyutlarda bir açık hava sarnıcıydı. Daha çok bilinen adıyla Aetios Sarnıcı, orijinal haliyle bu muazzam altyapı inşaatı, 20.81028096 m² alanıyla dört Amerikan futbol sahasını kolaylıkla çevreleyebilirdi.
Halen duvarlarla çevrili olan Fatih ilçesinde yer alan, büyük sarnıç tasarımının MS 5. yüzyılın ilk yarısına, İmparator II. Theodosius’un hükümdarlığı dönemine ait olduğu tahmin edilmektedir. II. Theodosius, Konstantinopolis’in görkemli Theodozyen Duvarları ile bilinir ve bu büyük girişim onun himayesi altında başlamış ve sonra Konstantinopolis’in “praefectus urbi” si Aetios zamanında devam etmiştir. Aslında, tarihçilerin çoğu, inşaatın asıl tarihini MS 421 yılı olarak belirlemektedir.
Aetios Sarnıcı, çevreye uyum sağlaması açısından süper-şehrin (Mese olarak bilinir) ana geçiş yoluna paralel biçimde tasarlanmış olup aynı zamanda MS 4. yy da inşa edilen 971 m uzunluğundaki devasa Roma-su taşıma sistemi Bozdoğan Kemeri’nden de su tedarik ediyordu.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Aetius Sarnıcı’nın kendisi çok büyüktü – o kadar ki yakınlardaki diğer ünlü binaları tanımak için bir referans noktası olarak kullanıldı. Bu amaçla, 290,390 m3 ‘lük yapı, 5.20 metrelik istinat duvarları ile 66 ile 79 milyon galon su tutma kapasitesine sahipti.
Birçok uzman, Aetios Sarnıcı’nın opus listatum olarak bilinen küçük taş bloklarının yatay dizilmesiyle oluşturulan karmaşık bir Roma inşaat sistemini sergilediğine inanıyor. Üstün gayretin amacı olarak, sarnıcın büyük şehir duvarlarının ötesindeki hendeklere su tedarik etmek için kullanılmasıyla ilgili hipotezler var.
Her halükarda, ünlü Fransız topograf Pierre Gilles’in kayıtlarından da anlaşılacağı üzere, rezervuar en erken 16. yüzyılın başlarında kurumuştu ve nihayetinde yaklaşık 300 yıldan sonra, mühendislik harikası, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından (1928’de) “pratik olarak” büyük bir spor alanına dönüştürüldü.
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer