Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Yeniliklere Karşı Kabullenilir Zihin Nasıl Olunur?

Hayatımız bir tiyatro sahnesine benzer. Çünkü hem oyuncu hem de yönetmeniz. Çünkü biliyoruz ki zihnimiz nerden gıda alırsa o yönden kök salıp filizlenir.

0 976

Hayatımız bir tiyatro sahnesine benzer. Çünkü hem oyuncu hem de yönetmeniz. Çünkü biliyoruz ki zihnimiz nerden gıda alırsa o yönden kök salıp filizlenir. Rutinlerle yaşarken zihin bilinçaltından gıdasını alır yani oyuncu kadrosu hazırdır ve senaryo bellidir ama izleyici yoktur. Çünkü izleyici tam olarak üst bilincimizdir ve bir tiyatro da izleyiciye ne kadar yer tanılırsa o kadar beğeni kazanır ve değeri yükselir varlığı oyunu canlı tutup destek katar.

Ama izleyiciye yer tanılmamış bir oyun yokmuşçasına gelip gider tozlu bir sayfadan farksız olamaz. Üst bilinci şöyle açıklayabiliriz örneğin bir kişi dizi, film, vs.. izlerken gözetleyici olduğu için bazen kızıp bazen üzülüp yada sevinip yönlendirmeye çalışır, çünkü olaylara dıştan baktığı için her şey net görülür oyuncu karakterler gibi sarpasarmasına izin vermez. Bu sayede üstbilinç detaylarla uğraşmadan kılavuz olup bütünsel bir bakış açısıyla yorumlar, tahmin yürütür ve yönlendirir yanlışın, doğrunun yahut eksikliğin nerde olduğunu.

İnsanın kendinde hem gözlemci hem oyuncunun beraber iş birliği yapması en güzel yaşama sanatını kazandırır, bunun için insanın başlangıç olarak kendine zaman ve mekan ayırması yaşamının içinden değil de üstbilinç sayesinde gözetleyici olarak bakabilmesini sağlar, ve bu bedenden çok zihnini günlük rutinlerden ve getirdiği gereksiz kargaşalardan soyutlamalı ki her zaman bir boş kutu bırakmak yeni gelen fikirler için zemin hazırlar ve tabi yaşamdaki her şey için geçerli sosyal hayat, fikir, duygu ve yaşam alanı.

Çünkü rutin derken buna alışık olunan fikirler ve inanılan kavramlarda dahil oluyor ve bir fikir de ilerleme kaydetmek için onu her zaman canlı kalması için parantezden çıkarmak gerekiyor yoksa zamanla kalıplara dönüşür belki üç ay belki de on yıl sonra paslanacaktır, ayrıca Kendimizi keşfetme sürecinde kavramlarımıza yaşantımıza eklediğimiz her yenilik kendimizde ki kavramların gerçek düzeyini arttırır ta ki en sonunda onu tümel bir haline getirip bizdeki gerçek şekline bürünene dek örneğin spor yaptıktan sonra vücudumuzun toksinlerden fazlalıklardan arındığında nasıl asıl şekline bürünüyorsa kendini bulmak bunun gibidir.

İlgili Yazılar

İlk önce süzülüp arınması gerekli. Bu yüzden tüm kişisel gelişim yollarının kitapların yeni tatların yeni deneyimlerin sadece birer araç olduğunu unutmadan yapılmalı. Çünkü bir kitabı okurken yazarın fikrini okuruz ama kendi fikrimizi bulmak için bir ipucu olduğunu ve bizim tek açıdan bakmak yerine farklı bakış açısı kazanmamızı sağladığını unuturuz bu yüzden yanılgılarımızın çoğu doğru yaptığımız sandığımız davranışlarda bulunuyor oysaki başka zihinlerin ürettikleriyle başka kalplerin sezgileriyle tatminlikle böbürleniyoruz sadece. Halbuki onları süzüp kendimizi yapılandırmaktı amaç…

Hazıra konma alışkanlığı artılarımızı çoğaltırken eksilerimiz aynı yerde duruyor. Çünkü eksilerimizi tamamlamak yerine yan olarak eklemeye çalışıyoruz simgesel olarak baktığımız da (+ ) eksinin (-) tamamlanmış halidir. Artılar yük olup çıkarttığımızda ise bize ait hiç birşey kalmıyor.

Yeni deneyimlere atılırken veya cesaret edip korkularımızla yüzleşirken kendimizi asıl orada görürüz hem oyuncu hem izleyici oluruz. Galiba daha iyi anlaşılıyor yeniler neden hep korku yaratır insanda çünkü biliçaltından değil üstbilinçten kendimizi izleriz. İnsanın kendini izlemesi güvensizlik garanti olmadan adım atması zihni için ne kadar ürperticiymiş…

Bizlerinde doruk noktası tam olarak burada sanırım senaryomuz dolu her türlü role girebiliyoruz ama üstbilincimizin yorumlamasına izin veremiyoruz nefes aldırmadan hız kesmeden iyi kötü çatapat devam ediyoruz ve uzun süre sonra şans eseri belki farkına varıyoruz üstbilincin bizi terk ettiğini izleyici olmadan bilinçaltımızın gölgesinde arta kalanlarla çalıp oynuyoruz… Öyleyse akışı değiştirmek kendi kararımızsa beklemenin anlamı yok. Baharını yaşamayan bir zihin sonsuza dek güzle devam eder çok geçmeden zihnin tazelenmesi için üstbilinç penceresini açık tutmanın tam mevsimi…

Yazı: Liyan Doğan

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More