Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Antik Roma Döneminde Tıbbi Uygulamalar ve Tedavi Yöntemleri

Muhtemelen Roma’da zanaatini icra eden bilinen ilk Yunan pratisyeni MÖ 219’da şehre gelen ve Romalılara Yunan tıbbını tanıtmasıyla bilinen Spartalı Archagathus’dur. Savaş yaralarını iyileştirmede uzmanlaşan Archagathus, cilt problemlerini çözme konusunda da ün kazandı.

0 4.582

Roma tıbbı, erken Yunan tıp deneyiminden ve literatüründen büyük ölçüde etkilenmiştir fakat aynı zamanda Galen ve Celsus gibi ünlü uzmanların çalışmaları vasıtasıyla tıp tarihine kendi eşsiz katkısını da yapmıştır. Profesyonel doktorlar Roma ordusuna bağlıyken, nüfusun geri kalanı için tıp özel bir mesele olarak kaldı. Bununla beraber, birçok hanenin çalışanları arasında kendi özel tıbbi uzmanı vardı ve konu üzerine literatürün yayılmasıyla, tıbbi bilgiye erişim daha da genişledi, tedaviler daha bilinir ve cerrahlık daha sofistike hale geldi.

Kaynaklar

Hiç şüphesiz ki, mevcut en zengin kaynak Romalıların özellikle tıp konusuna adadıkları literatürdür. Birçokları kayboldu ancak Roma dönemindeki daha başarılı birkaç tıp uzmanının çalışmalarından bazıları baki kaldı çünkü bunlar, hem kendi dönemlerinde ve hem de yüzyıllarlar sonra yeteri kadar popülerlerdi; böylece birçok kez yazılı kaynaklara aynen aktarıldılar, bu da onların antikiteden sonra da baki kalma olasılığını arttırdı. Askeri hastanelerin (valetuduniaria) kayıtları, da aynı zamanda kamp doktorlarının (medici) ve yardımcılarının (capsarii) uğraşmak zorunda kaldıkları rahatsızlıklara ilişkin fikir verebilir.

Bunlar açıkça yaralıları (volnerati) değil, aynı zamanda hastaları (aegri) ve göz problemleri olanları (lippientes) içeriyordu. MS 2. yy dan itibaren hangi bitkilerin ve otların hangi tıbbi soruna iyi geleceğini gösteren resimli çalışmalar da vardı.

Bergamalı Galenos

Başka bir bilgi kaynağı da mezarlardır; örneğin Roma’da bir mezarlıktaki bir lahit, başarılı bir ebe olan Scribonia Attice’in mezarı, hastanın doğum sırasında bebeğin koltuktan düşebileceği özel olarak tasarlanmış bir sandalyede oturduğu doğum gibi tıbbi sahneleri gösteren dekoratif pişmiş toprak plakalarla bezenmiştir. Sandalye hafifçe geriye eğimli, kavrama kolları ve delikli bir oturma yeri var. Bu tür rölyefler aynı zamanda neşter, sonda ve kanca gibi tıbbi teçhizatı da betimleyebilirler ancak bunlardan yüzlercesi tipik olarak askeri kamplardaki hastane şantiyelerinden ve Pompei gibi kazı alanları ve mezarlıklardan kazınmıştır. Penseler, cımbızlar, yara ayırıcılar, toplama kapları, iğneler ve genellikle güzel yapılmış çelik bıçaklardan yapılma çeşitli ebatlarda neşterler, Roma tıbbının detaylarını örneklemek için baki kaldılar.

Grek Etkisi

MÖ 2. yy boyunca Yunan doktorlar Roma’da iyi bilinirlerdi ancak Roma tıp uygulamalarında Grek etkisi çok daha eskilere gider. Bu sürecin ilk kanıtı, MÖ 431’de Roma’da o dönem İtalya’yı kasıp kavuran yıkıcı salgınlara karşılık olarak iyileştirici bir etkiye sahip olduğu düşünülen Apollo adına Apollo Medicus tapınağının inşa edilmesidir. Aynı nedenlerle MÖ 292’de Romalıların tanrının kutsal yılanını Epidauros’dan almasıyla Asklepios benimsenmiştir. Yılan nakil sırasında bir kez Anzio Limanı’nda ve sonra tekrar Roma’ya gelinirken kaçmış ancak Tiber Adası’nda yeniden ortaya çıkmıştır; burada tanrı için bir ibadethane kuruldu. Epidauros’da olduğu gibi hastalar bölgeyi ilahi rehberlik ve çare bulma amaçlarıyla ziyaret etmişlerdir.

Muhtemelen Roma’da zanaatini icra eden bilinen ilk Yunan pratisyeni MÖ 219’da şehre gelen ve Romalılara Yunan tıbbını tanıtmasıyla bilinen Spartalı Archagathus’dur. Savaş yaralarını iyileştirmede uzmanlaşan Archagathus, cilt problemlerini çözme konusunda da ün kazandı.

Hippokrates

Yaşlı Plinius, MS 1. yy da Natural History adlı eserinde tıbbi bilgileri derlemişti ancak kendisi Yunanlı doktorları yüksek ücretlerini, hastalara karşı ahlaksız davranışlarını ve yanlış tedavileri gündeme getirerek en çok tenkit edenlerden biriydi. Plinius, her ailenin reisi tarafından verilen geleneksel Roma tıbbına daha fazla inanıyordu. Bu nazik tedaviler cellat ya da ‘cezalandırıcı’ olarak nitelediği Archagathus gibi adamların kesip biçmesi ile taban tabana zıttı.

Genel Yaklaşım

Yunan doktorlar, maruz kaldıkları eleştirilere rağmen yine de, çalışanlarından biri doktor olan pek çok Roma hanesinde son derece popülerlerdi. Üstelik, Yunanlılar M.Ö 4. ve 5. yy lara ait tıbbi tedaviyi diyete, yaygın sisteme ve cerrahiye ayıran klasik ayrımıyla Hipokrat Koleksiyonu bilgilerini de getirebildiler. Ayrıca Yunanlılar, pratisyenlerin hükümlü suçluları inceleme ve viviseksiyon yoluyla insan bedenine dair bilgilerini fazlasıyla arttırdıkları İskenderiye’den son trendleri de getirdiler. Daha kurnaz Yunan doktorlar da aynı zamanda yaklaşımlarını Roma üslubuna uyarlayabildiler. Örneğin Bitinyalı Asklepiades (M.Ö 90) masaj, lavaj ve nazik egzersizle karışık su ve şarap reçeteleri gibi yumuşak sağaltıcı tedavileriyle ünlüydü.

Yunan doktorlar, maruz kaldıkları eleştirilere rağmen yine de, çalışanlarından biri doktor olan pek çok Roma hanesinde son derece popülerlerdi. Üstelik, Yunanlılar M.Ö 4. ve 5. yy lara ait tıbbi tedaviyi diyete, yaygın sisteme ve cerrahiye ayıran klasik ayrımıyla Hipokrat Koleksiyonu bilgilerini de getirebildiler. Ayrıca Yunanlılar, pratisyenlerin hükümlü suçluları inceleme ve viviseksiyon yoluyla insan bedenine dair bilgilerini fazlasıyla arttırdıkları İskenderiye’den son trendleri de getirdiler. Daha kurnaz Yunan doktorlar da aynı zamanda yaklaşımlarını Roma üslubuna uyarlayabildiler. Örneğin Bitinyalı Asklepiades (M.Ö 90) masaj, lavaj ve nazik egzersizle karışık su ve şarap reçeteleri gibi yumuşak sağaltıcı tedavileriyle ünlüydü.

Haplar (pastiller) genellikle bir çeşit metalik bileşen içeren otlardan ve bitkilerden yapılırdı. Örneğin başka bir büyük Romalı tıp insanı olan Celsus kötü bir öksürüğü tedavi etmede kullanılan bir hapın malzemelerini tarif eder: safran, sarı sakız, biber, morsuvan otu, kasnı, tarçın, kunduz yağı ve afyon.

Bu, egzotik malzemelere olan sevgiyi ve aynı zamanda günlük malzemelere verilen muazzam önemi göstermektedir. Örneğin Cato lahananın (yabani hardal) tıbbi özelliklerine şiddetle inanırdı. Lahananın sindirime yardımcı olduğunu, çok fazla lahana yiyen birinin idrarında bir hastayı veya bebeği yıkamanın bünye için son derece yararlı olduğunu ve haşlanmış lahanadan çıkan gazların, rahme yönlendirilirse, bir kadının doğurganlığını artırabileceği kanaatindeydi.

İlgili Yazılar
Truva Savaşı’ndan bir sahne. Aşil ve Patroklos

Diğer eski kültürlerde de tipik olarak olduğu gibi, ameliyat, riskler nedeniyle genellikle sadece son çare olarak kullanıldı. Aynı zamanda hastanın rahatı hususunda kaygı ve iyileşme ihtimali yoksa daha fazla ağrıya sebep olmanın gereksizliğine dair bir kavrayış da vardı. Bu durumda ameliyat genellikle bedenin yüzeyi ile sınırlı olurdu ancak belli bir amaç için üretilen aletlerle kataraktların alınması, sıvıların akıtılması, kafatasını delme ve hatta sünnetin tersine çevrilmesi gibi daha karmaşık operasyonlar gerçekleştirilebilirdi. Yaralar ameliyattan sonra keten, keten ipliği veya metal pimler kullanılarak dikilirdi. Pansumanlar keten bandajlar ve süngerlerden ve kuru ya da ıslak şaraba, yağa, sirkeye veya suya batırılır ve taze yapraklardan oluşan bir örtüyle nemli tutulurdu. En önemli cerrahlar Heliodorus ve Antyllus idi, ancak onların yazılı çalışmalarının çok azı günümüze taşınabildi.

Doktorlar ayrıca beyin, kalp, karaciğer, omurga, bağırsaklar, böbrekler ve arterlerdeki yaralanmalarla ilgili olarak en yetenekli uygulayıcı tarafından bile yapılabilecek çok şey olmadığını fark ettiler. Sonuç olarak bu vakalara karışılmaması ve itibara zelal getirilmemesi önerildi. Doktorların en sık dikkatine sunulan vakalar cilt, sindirim ve doğurganlık sorunları, kemik kırıkları, gut (podagra), depresyon (melankoli), ödem veya sıvı tutulumu (löoflegmasi) ve hatta epilepsi (comitialis) gibi rahatsızlıklardı.

Ünlü Uzmanlar

Aulus Cornelius Celsus (M.Ö 25 – M.S 50) MS 1. yy’da bir bölümünü ilaçlara ayırdığı bir ansiklopedi yazdı; De Medicina’nın sadece 7. Cildi günümüze ulaşabildi. Celsus kitapta, nane türleri aromasıyla parfümlenmiş, terlemeye yardımcı olarak vücudu canlandıran buhar banyosu, apselerden kurtulmak için yılan yemek veya daha da garip bir biçimde, katledilmiş bir gladyatörün kanını içmenin epilepsiyi iyileştirdiğine dair Eski Yunan öğretileri gibi geleneksel tedavileri ciddi olarak değerlendiriyordu. Gut hastalığı tedavisi için şarapta kaynatılmış sıcak çoban dağarcığı kökü harcının yararlı olduğu savundu. Celsus besibiliminin tıbbın en önemli üç branşından biri olduğuna inandı. Hastanın ölümünün yakın olduğunun burnun sivrilmesi, çökmüş şakaklar ve gözler, soğuk kulaklar ve alın derisinin katı ve sert oluşuyla belirlenebileceğini ifade etti. Ateş ve diyareyi semptomlar yerine hastalıkla karıştırdı. Hacamata temayülü vardı ama masaj ve terlemenin değerini de biliyordu. Yiyecekleri hastayı soğutan (örneğin marul, salatalık, kiraz ve sirke) ve ısı veren (örneğin biber, tuz, soğan ve şarap) olarak ayırdı. Genel olarak, Celsus, tedavi arayanlara karşı anlayışsızdır ve doktoru uzak tutmak için sağlıklı bir açık hava yaşam tarzının önemini vurgular.

Sicilyalı Scribonius Largus (MS 1-50), İmparator Claudius’un MS 43’de İngiltere’yi ziyaret eden maiyetindeki bir hekimdi. Ampirist ekolden gelen biri olarak, dönemin ilaçlarına dair kendi bileşimlerini (reçetelerini) yazdı ki bunlar artrit için bir merhem, yılan ısırıklarına karşı yonca bitkisi için bir tavsiye veya epilepsiye çare olarak bir kaplumbağa ya da kumru kanı gibi reçeteler içeriyordu. Birçok diğer yazar gibi Largus da ilaçlar ve bitkiler için Yunanca terimler kullandı ve aynı zamanda Hipokrat Yemini’nin ana prensiplerini destekledi.

Efesli Soranus (M.S 60 – M.S 130) Gynecology (Jinekoloji) adlı kitabında ebelere ve sütanalara serbest, ayık, ketum, hem teori ve hem uygulama konusunda bilgili olmaları ve hurafelerden etkilenmemeleri tavsiyesini verdi. İskenderiye’de eğitim gördü, Roma’da çalıştı ve bir bedeni iyileştirmede çok “zorlamalı” veya çok “gevşetilmiş” yöntemlere önem veren popüler Metodist yaklaşımın bir parçasıydı. Çalışmasında aynı zamanda hamileliği önlemek için ilişki sırasında nefesini tutma veya hemen sonrasında aksırma gibi yaygın tavsiyeleri de tekrar etti.

Bergamalı Galen (M.S 129 – 216) Akdeniz’de çok seyahat etmiş, mesleğini gladyatör okulunda öğrenmiş ve İbranice ve Ermenice gibi birçok dile çevrilmiş tıbbi eserlerin verimli bir yazarı haline gelen bir hekim ve çok yönlü bir bilim insanıydı. Prognosis adlı eserinde yeni annelere tavsiyeler verdi, Hipokrat Koleksiyonu’ndaki bereketli yorumlarında bandajları şarapta sterilize etme ilimini anlattı ve Examinations of the Best Physicians’da faydalı olarak iyi bir doktorun nasıl seçileceği konusunda tavsiyeler verdi. Marcus Aurelius’dan tutun da Septimius Severus’a kadar imparatorluk hanesinin özdesiydi. Ve hatta Severus’un bir mide problemini çözdükten sonra imparatorun “bir doktorumuz var o tam bir gentilmen” dediği iddia edilir. Galen bilgisini genişletmek için disseksiyon kullanarak hiç yorulmadan çalıştı ve aynı zamanda Hipokrat Koleksiyonu’nda hastalıklara neden olan şeyin vücuttaki 4 sıvının (veya salgıların)- balgam, iltihap, melankoli ve kan- dengesizliği olduğu görüşünü destekledi. Bu fikir, bütün tedavilerin temelini oluşturan, ısı, soğuk, nem ve kuruluğun 4 özelliği ile ilişkiliydi ve sonraki 1500 yıl boyunca etkili oldu.

Sonuç

Yunanlılarda olduğu gibi, Romalılar da resmi bir tıbbi eğitim, vasıflandırma ve akılcı tıbbi bir yaklaşım yoktu. Yöntemler ve materyaller teşhislerinin ve öngörülerinin doğruluğu vasıtasıyla duruma göre hastalarının güvenini kazanmış bireysel uygulayıcıya indirgenmişti. Romalı tıp uzmanları Yunan seleflerinin izini takip ederek, daha önceki gelecek kuşakların iyiliği geleneğini belgelediler ve bilhassa cerrahide ve anatomi bilgisinde ilerleme sağladılar. Hala birçok bilgi boşluğu ve çokça hatalı inanç var ancak Romalı hekimler ve tıp bilginleri öyle bir ilerleme kaydettiler ki onların tıbbi yaklaşımı bir bin yıl daha baskın anlayış olarak kalacaktır.

Çeviri: Zeynep Şenel Gencer

Kaynak: Cartwright, Mark. “Roman Medicine.” Ancient History Encyclopedia. Ancient History Encyclopedia, 26 Oct 2013.

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More