Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Kültepe ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı

Asur ile Anadolu arasındaki yoğun ticari ilişkinin yaşandığı bu dönemde, Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar 40 kadar şehirde, karum ve wabartum olarak anılan ticaret kolonileri kurmuşlardı. Kayseri’nin 8 km kuzeydoğusunda yer alan Kültepe-Kaniş, bu kolonilerin merkezi konumundaydı.

0 5.201

Anadolu tarihinin, yaklaşık İÖ 1946 yılından başlayarak, 200 yılı aşkın bir süre devam eden dönemi, Asur Ticaret Kolonileri Çağı olarak adlandırılır. Asur ile Anadolu arasındaki yoğun ticari ilişkinin yaşandığı bu dönemde, Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar 40 kadar şehirde, karum ve wabartum olarak anılan ticaret kolonileri kurmuşlardı. Kayseri’nin 8 km kuzeydoğusunda yer alan Kültepe-Kaniş, bu kolonilerin merkezi konumundaydı.

Tüccarların yaşadığı mahalle

Akadça’da “liman” anlamına gelen karum Anadolu’da “ticaret merkezi; pazaryeri” karşılığında kullanılmıştır. Karum’lar krallık merkezlerinde veya büyük şehirlerde kurulmuştur. Wabartum’ların karum’lara, göre daha küçük çaptaki ticaret kolonileri oldukları anlaşılmaktadır. Akadça “misafir” anlamındaki wabrum/ubrum kelimesinden türetildiği dikkate alınırsa, wabartumlar, tüccarların konakladıkları, yük hayvanlarının dinlendirildiği ve kervan yüklerinin depolandığı, bir çeşit kervansaray olarak tanımlayabileceğimiz bir yapının da bulunduğu ticari istasyonlardır.

Kültepe Höyük, Tepe ve Aşağı Şehir olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. 21 metre yükseklikteki Höyük, Anadolu’daki en büyük höyüklerden birisidir. Höyüğün etrafını saran yaklaşık 2 km çapındaki Aşağı Şehir Asurlu tüccarların yerleştiği, yani Kaniş karum’unun bulunduğu alandır.

Tepe’de 1893 ile 1925 yılları arasında yabancı araştırmacılar tarafından 3 kazı yapılmıştır. Bu kazıların tamamı tablet bulmaya yönelik çalışmalardı fakat bu çalışmalarda tablet bulunamamıştır. 4. kazı ise 1925 yılında Hitit çivi yazısını çözen B. Hrozny tarafından yapılmıştır. Tepede yaptığı çalışmalarda tablet bulamayan Hrozny, köylülerin ihbarıyla tepenin eteklerinde yer alan tarlada yaptığı çalışmalarda 1000 kadar tablet bulmuştur. Böylece tüccarların oturduğu ve tabletlerde adı geçen “Kaniş Karumu” keşfedilmiştir.

Bedrich Hrozny kazılar esnasında (gözlüklü olan)

Bilimsel anlamda ilk kazılar ise 1948 yılında Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığında bir heyet tarafından başlatılır. Çalışmalar 2005 yılına kadar aralıksız olarak sürdürülür.

T. Özgüç, Tepe’de Roma, Helenistik, Geç Hitit, Asur Ticaret Kolonileri ve Erken Tunç Çağı devirlerine ait 18 yapı katı tespit etmiştir.

  • 1-2. Yapı Katı (Roma)
  • Yapı Katı (Helenistik İÖ 323 – İS 180)
  • 4-5. Yapı Katı (Tabal Ülkesi İÖ 10. yy – 8. yy sonu)
  • 6. Yapı Katı (İÖ 17. yüzyılın başları)
  • 7. Yapı Katı (İÖ 1800 – 1730)
  • 8. Yapı Katı ( İÖ 1945 – 1835 Ticaret Kolonileri Çağı’nın en parlak evresidir. Yangınla tahrip olmuştur)
  • 9-10. Yapı Katı (70 yıl sürer)
  • 11-17. Yapı Katı (İÖ 2300 – 2000 yıllarına tarihlenen İlk Tunç Çağı tabakaları)

Tepe’deki kazılarda Kaniş krallarının anıtsal sarayları ve tapınaklar, karum’da ise Asurlu tüccarların ve onlarla yan yana yerli halkın evleri ve işlikleri açığa çıkarılmıştır.

Saray planı, tabanı taş döşeli avluya açılan koridorun iki yanındaki odalardan oluşur. Yapının batı kanadında 15, doğudakinde 14 oda korunmuştur.

İlgili Yazılar

Karum’da ortaya çıkarılan yan yana inşa edilmiş dikdörtgen planlı evler; yassı taşlarla kaplanmış ve her iki tarafı, işlenmiş iri taşlarla sınırlandırılmış, bir arabanın geçebileceği genişlikteki sokaklar; kaldırım taşları altından geçen atık su kanalları devrin şehircilik anlayışı hakkında bilgi edinilen kalıntılardır. Taş temelli yapılar tek ya da iki katlıydı, yapı içlerinde mutfak ve kiler bölümleri ayrılmıştır. Ölüler genelde mutfak tabanlarının altına gömülüyordu.

Asurlu büyük tüccarların evlerinde bir arşiv odası bulunuyordu. Bu odalarda günümüze kadar 20binden fazla çivi yazılı tablet açığa çıkarıldı. Tabletler burada pişmiş topraktan kaplar içerisinde bulunmuştur. Yerinde kalmış kalıntılara göre tabletlerin sepetlere, torbalara veya ağaç sandık ve raflara da konulduğu anlaşılmaktadır. Arşivlerde, içine tablet konulan, üzerlerinde mühür sahiplerinin isimleriyle içindeki tabletin özetinin yazılı olduğu kil zarflardan bazıları açılmamış olarak bulunmuştur.

Tabletler içerisinde en büyük grubu, iş mektupları oluşturur. En çok bulunan belgeler borç senetleri, çeşitli kayıt ve mahkeme tutanaklarıdır. Az sayıda da aile hukukunu ilgilendiren evlenme, boşanma, miras konuları, ev ve köle satışları hakkında belgeler bulunur. Tabletlerde özellikle Anadolu’nun yerli halkının günlük hayatı, edebiyatları, din ve inançları hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur.

Belgeler incelendiğinde yerlilerde kadın ile erkek arasında eşitlik olduğu görülür. Evlenme, boşanma tanıklar huzurunda karara bağlanırdı. Anadolu halkı bunu Asurlulara da kabul ettirmişti.

Asurlular bakır kaynakları zengin Anadolu’ya büyük olasılıkla, Afganistan’dan getirdikleri kalayı ve yerlilerin çok beğendikleri Babil dokumalarını satıyorlardı. Kalayın tamamı, dokumanın bir bölümü ticaret malıydı. Ayrıca süs taşları lapis-lazuli, akik, hematit de getirilip satılıyordu. Bunlar yerlilere, alınan fiyatın iki katına, altın ve gümüş karşılığı verilirdi. Amaç satmak, kazanılan gümüşü, yeni mal temini için Asur’a göndermekti.

Bakır, dokuma, en çok 14 kara eşekten oluşan kervanlarla getirilir, Kültepe-Kaniş yolculuğu 6 hafta sürerdi. Kalay yükü 65 kilo iken masraf için yapılan ilavelerle 90 kiloya ulaşır, 20-30 parça dokuma 70-80 kiloyu bulurdu. Yük Asur’da Kaniş’de tartılır, kil mühür baskıları kırılır ve tanıkların yanında açılırdı.

Yazı Düzenleme: Tolga Candur

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More