Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Mimar Sinan’in İzinde İstanbul’dan Edirne’ye Yolculuk – 1. Bölüm

Zamanın izlerini silemediği bu topraklarda mutlaka yapmanız gereken bir gezi rotası var. Koşturmadan rahat rahat gezmek isterseniz bizim tavsiyemiz en az 2 gün ayırmanız olacaktır

0 1.074

Mimarbaşı “Koca Sinan” Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat’ın hizmetinde bulunmuş bir büyük âlim ve bir deha. Eserleri adeta dönem Osmanlı’sının azametinin ve zarafetinin bir timsalidir. İmparatorluğun en görkemli dönemine tanıklık etmiş ve üç kıtaya yayılan topraklarında yüzlerce eser bırakmıştır. Bu eserlerin en önemlilerinin ise Trakya’da eski başkent Edirne ile imparatorluğun gözdesi yeni başkent İstanbul’da bulunması tabii ki tesadüf değil.

Zamanın izlerini silemediği bu topraklarda mutlaka yapmanız gereken bir gezi rotası var. Koşturmadan rahat rahat gezmek isterseniz bizim tavsiyemiz en az 2 gün ayırmanız olacaktır. Büyük çoğunluğun İstanbul’dan yola çıkacağını düşünürsek sabah erken saatlerde yola çıkmanız gerekli ve konaklamayı Edirne’de yapmalısınız. Kısa bir giriş yaptıktan sonra isterseniz biraz detaylandıralım. Hadi başlıyor yolculuğumuz…

Türkiye Gezi Yazılarımıza Buradan Ulaşabilirsiniz

Türk Mimarlık tarihinin en büyük ismi kim diye sorsak şüphesiz aklınıza tek isim gelecektir “Mimar Sinan”. Sinan sadece Osmanlı mimarisinin değil dünyanın da en büyük mimarlarından birisidir. Mimar Sinan’ın doğumu hakkında kesin bilgiler yoktur fakat genel kanı olarak 1491 öncesine tarihlendirilmektedir. Sinan Hıristiyan bir ailede Kayseri Ağırnas’da dünyaya gelmiştir.

Sinan’ın zekâsı ve yetenekleri genç yaşta keşfedilmiş ve yetiştirilmek üzere İstanbul’da bir okula yerleştirilmiştir. Böylece Roma mimarisini yakından tanıma fırsatı bulan büyük mimar sonrasında Yavuz Sultan Selim’in doğu seferlerine katılmış ve o bölge mimarisini de tanıyarak ileride yapacağı muhteşem eserlerin temelini beyninde şekillendirmiştir.

Mimar Sinan Köprüsü / Büyükçekmece

Kanuni Sultan Süleyman döneminde 48 yaşındayken Mimarbaşılık görevini üstlenen ve vefatına kadar “Reis-i mimaran” kalan Sinan’ın, mesleğinde kaydettiği aşama üç yapıyla tanımlanmaktadır. Birincisi “çıraklık eserim” dediği Şehzade camii’dir. 1548’de tamamlanan bu külliye ile ilk büyük sultan camisini tamamlamıştır. İkincisi, “kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Külliyesi’dir. 1557’de biten bu yapı ile İstanbul’un ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli yapılarından birisini tamamlamıştır. “Ustalık eserim” dediği yapı ise Edirne’de, II.Selim adına inşa ettiği Selimiye Camii’dir. Selimiye Camii’ni bitirdiğinde Sinan 83 yaşındaydı ve bundan dolayı “Koca” olarak anılıyordu.

1584’de hacca giden Sinan, hac dönüşünde, 100 yaşı civarında idi ve görevini vefat ettiği tarih olan 1588 yılına kadar sürdürdü. Yakın dostu Sai Mustafa Çelebi tarafından kaleme alınan mezar taşı kitabesi şu cümlelerle bitiyor:

“Geçti bu demde cihandan pir-i mi’maran Sinan”

İlgili Yazılar

İstanbul’dan yola çıkarak Edirne’ye doğru hareket ettiğiniz vakit ilk durağınız Büyükçekmece olmalı…

Büyükçekmece Gölü’nün Marmara Denizi ile buluştuğu noktada bir nazlı köprü sizi bekliyor olacak. Aynı anda hem estetik hem de heybetli bir yapı görmek istiyorsanız doğru yerdesiniz. Topkapı Sarayı’ndan yaklaşık olarak bir menzil uzaklıkta bulunan Sultan Süleyman Köprüsü’nün yanında birde kervansaray mevcut. Tam bir kompleks olarak düşünülmüş ve Osmanlı’nın Balkanlar yönüne uzanan av, sefer ve ticaret yollarının başlangıcında olabildiğince işlevsel olabilmesi için yapılmış.

Sultan köprünün yapım emrini son seferine çıkarken vermiş fakat bitirmesi oğlu II. Selim’e nasip olmuştur. Bu muazzam taş köprü Kanuni Sultan Süleyman adına yapılmışsa da halk arasında Mimar Sinan Köprüsü olarak anılıyor. Sanıyorum ki bunun başlıca sebebi Mimarbaşı’na duyulan saygı.

Köprüyü yanından ya da üzerinden anlamanız çok zor. Tam karşısına geçerek seyretmeniz gerekli. Güneş batmadan 1 saat önce giderseniz hava kararınca nasıl göründüğünü de izleyebilirsiniz. Ayrıca güneş batarken taş köprünün rengi bir başka güzel gözüküyor bilginize.

Mimar Sinan’ın köprüyü yapmadan önce Antik Roma döneminden beri kullanılan bir köprünün olduğu biliniyordu fakat zamanla bakımsızlıktan yıkılmış ve sadece harabesi mevcutmuş. Antik Roma yolunun İstanbul ve Edirne arasındaki bölümü, 1560’lar ve 1570’lerde yeniden düzenlenmiş. Bataklık ve çamurlu olan bölgeye yeniden taş döşenmiş ve köprünün inşasına öyle başlanmış.

Bu güzel alandan birkaç tavsiye; köprüyü baştan sona mutlaka yürüyün ve yekpare taştan yapılmış tek örneği Mısır’da bulunan minareyi görmeden ayrılmayın.

Şimdi sırada eski payitaht Edirne var.

Mimar Koca Sinan her ne kadar Ağırnaslı, her ne kadar İstanbulluysa; bir o kadar da Edirnelidir. En büyük mimarların bile gördüğünde “taş dehaya erişti, deha taş kesildi” diye methettiği, bir şehrin ufkuna düşen en güzel siluet, Selimiye Cami’yi işte bu şehirde inşa etmiştir.

Yazımızın 2. Bölümü ilerleyen günlerde yüklenecektir.

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More