Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Kültürel Mirasın Korunması Üzerine Bir Değerlendirme

Tarih boyunca çok çeşitli kültür ve uygarlıkların birleşme ve çatışma noktasında yer alan ve bugün de bu özelliğini koruyan Anadolu ve Trakya, üzerinde birçok halkın bugüne bıraktığı kültür mirasını taşımaktadır.

0 1.449

Tarihi ve kültürel mirasın korunması kültürlerin gelecek nesillere aktarılabilmesi yönünden büyük önem taşımaktadır. Anadolu birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, bu uygarlıkların üretmiş olduğu somut ve somut olmayan kültür varlıklarının adeta bir hazinesi halindedir (Taşkın Külcü, 2014: 13). Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme kapsamında, uluslararası koruma ibaresinden anlaşılması gereken, devletlerin, ulusal miraslarını saptayarak muhafaza etme gayretlerini destekleyen bir uluslararası iş birliği ve yardım sisteminin kurulmasıdır (Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme).

“Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması için Hükümetler arası Komite, Dünya Mirası Listesi, Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi ve Dünya Kültürel ve Doğal Mirasını Koruma Fonu” bu amacı gerçekleştirmeye yönelik mekanizmalar olarak öngörülmüştür. Dünya Mirası Komitesi, nadide evrensel değer taşıyan kültürel ve doğal sit alanlarını seçerek, Dünya Mirası Listesi’ne veya ciddi bir tehdit altında iseler, Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne dâhil etmek yetkisi ile donatılmıştır. Dünya Mirası Sözleşmesi’nin amacı, yeryüzünde bulunan nadide kültürel ve doğal alanların korunması olarak belirlendiğinden, doğal hayatın korunması alanındaki işlevi de bu belirleme nedeniyle sınırlı kalmaktadır (Özdemir 2009: 75).

Tarih boyunca çok çeşitli kültür ve uygarlıkların birleşme ve çatışma noktasında yer alan ve bugün de bu özelliğini koruyan Anadolu ve Trakya, üzerinde birçok halkın bugüne bıraktığı kültür mirasını taşımaktadır. Ülkemiz sınırları içerisinde yer alan bu mirasın köklerinde eski Anadolu kültürleri (Hitit, Likya, Karya, Frig gibi), Akdeniz ve Ege kültürleri (Miken, Hellen, Roma, Bizans gibi), Orta Asya, İran, Arap etkileri ile Selçuklu ve Osmanlı kaynakları bulunmaktadır (Akurgal 1998: 9-18).

İlgili Yazılar

Kültürel miras, bir toplumun tüm bireyleri ile birlikte var olduğu sürece ürettiği ve kullandığı tüm bilgi birikimidir. Bu bilgi birikimi, her türlü dış etki ve içinde bulunduğu toplumun dinamikleri sayesinde kaybolabilir, yok olabilir. Kültürel miras hem tarihsel arka plana sahiptir hem de günümüzde üretilir ve geleceğe kalır. Kültürel miras, tıpkı insanın belleği gibi, toplumun belleği haline gelir. Kültürel mirası oluşturan elemanlar Kolektif aklın ortak paydaları haline gelirler. Kültür kısaca toplu yaşamla beslenen, gelenek/görenek, sanat ve bilgi gibi toplumun ürettiği değerleri gelecek nesillere taşıyan öğeler bütünüdür. Kültürel miras, kuşaktan kuşağa yani tüm insanlığa aktarılan sanatsal ya da sembolik maddesel simgelerdir (Taşkın Külcü, 2014: 14).

Uygar dünyada gelişmekte olan yaklaşımları belirlersek; kültürel miras ile çağdaş gelişme, birbirlerinin karşıtları değildir, birbirlerini tamamlaması, zenginleştirmeleri gerekir. Kültürel mirasın bir bütünlük içinde, tarihi ve kültürel çevre ile ele alınması, korunması gereklidir. Kentler geçmişten gelen birikimin yansımasıdır. Geçmiş dönemlerden kalan arkeolojik bilgi, hiçbir şekilde feda edilemez. Çağdaş yaşamın gelişmesi için bir müdahale gerektiğinde, bilgiyi kaybetmeden ortaya çıkararak yayımlanması sağlanmalı, yeterli kaynaklar ayrılmalıdır. Kültürel mirasın korunması, değerlendirilmesi, toplum yararına sunulması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında devlet, uygulayıcı değil, özendirici, denetleyici ve düzenleyici olmalıdır. Sivil toplum örgütleri, yerel girişimler, meslek kuruluşlarının sorumlulukları daha etkin duruma gelmelidir. Üzerinde bulunduğumuz coğrafyanın geçmişi, tüm insanlığın ortak geçmişinin bir parçası, günümüze nasıl gelindiğinin göstergesidir. Böylesine zengin bir mirasa sahip olmanın, bununla övünmek kadar getirdiği birtakım yükümlülükleri de vardır (Özdoğan 2006 :62).

Ülkemizde Kültürel Mirasa sahip çıkmak bizlere büyük sorumluluk gerektirmektedir. Koruma ihtiyacı, her dönemin özelliği göre de farklılık göstermektedir.  Toplumuzda koruma kültürünün eksikleri de her kesimde karşımıza çıkmaktadır. Toplumumuz da Koruma Bilici oluşturarak Gelecek nesillere Kültürel Miraslarımızı aktarılmalıyız.

Uzm. Arkeolog Halil ÖZKAN

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More