British Museum, bu sonbahar, daha önce bütün yönleriyle keşfedilmemiş Mısır tarihindeki önemli bir dönüşümü ele alan büyük bir sergiyi ziyaretçilerinin beğenisine sunuyor. “Mısır: Firavunlardan sonra inanç” sergisi, 1200 yıllık bir tarihi kapsayan ve değişik dini toplulukların hayatları hakkında benzersiz bir kavrayış sağlayan bir keşfe çıkıyor. Yaklaşık 200 parçalık bu sergi Hristiyan, Müslüman ve Yahudi topluluklarının Mısır’ın, firavunların şekillendirdiği geçmişini nasıl yeniden yazdığını ve birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunduklarını gösterecek. Bu dönemdeki dönüşümler, günümüzün modern dünyasını şekillendirmiştir.
Sergi, herbir dinle ilgili üç adet posta puluyla birlikte sergilenen Tanah, Yeni Ahit ve Kuran’dan üç çok önemli örnekle açılıyor. Daha mütevazi bu parçalar kutsal kitaplardan üç büyük el yazması kitabın etrafında yer alıyorlar ve beraber serginin iki anahtar teması olan dinin geleneksel yönü ve günlük pratiğinin ilişkisine vurgu yapıyorlar.
Bu kitaplar, üç inancın temel kutsal kitapları olarak, İbrahimi geleneğin ve her üç dinin farklılığının devamını yansıtır. Bu üç nadide ürün arasında, bugün (British Museum) bulunan M.Ö. 4. yüzyıl Sinaiticus Kutsal Metninin Yeni Ahit bölümü yer alır. Bu nadir ödünç eser, kutsal kitabın Mısır’daki okuyucu ve uygulayıcılarını vurgulamak için sergiye dahil edilmiştir.
Serginin ilk ana kısmı M.Ö 30 yılında, Mısır Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olduğunda, Kleopatra ve Mark Antony’nin ölümünün ardından başlıyor ve M.S 1171 Müslüman Fatımi Handanının sona ermesine kadar devam ediyor. Bu süre zarfında, Mısır, belirli zamanlarda sayıları artan Yahudilerle beraber, önce çoğunluğu Hristiyan, daha sonra da çoğunluğu Müslüman bir nüfusa sahip olmuştu. Malzemenin çokluğu – sadece Mısır’da varlığını devam ettirmektedir – ülkenin daha geniş bir bölgedeki rolünü, inanç toplulukları arasındaki ilişkileri ve eski Mısır’ın mirasını ortaya koyar. Kurak iklimi nedeniyle, Mısır, başka hiçbir yerde varolmayan organik madde zenginliğine sahiptir.
2.74 metre yüksekliğindeki 6-7. yy ‘a ait eksiksiz, benzersiz bir çift kapı perdesi, Klasik perioddan aşk tanrıları ve kanatlı zafer tanrıçaları gibi motiflere sahiptir. Zafer tanrıçaları, klasik ve Hristiyan motifler arasındaki etkileşimi gösterir biçimde, Hristiyan kutsal isimleriyle (nomina sacra) çevrili mücevherli bir haç tutmaktadır. Roma İmparatorluğunun ilerleyişi Yahudiliğin gelişimine ve Hristiyanlığın doğuşuna tanıklık etti. Mısırda bu dinlerin ikonografisi içiçe girdi. Heykel, Roma zırhı giymiş şahin kafalı eski Mısır tanrısın heykeli gibi, Romalı güç sembollerinin otoriteyi ifade etmek amacıyla kullanıldığını göstermektir. Papirüse yazılmış büyülü metinler ve büyülü olduğu söylenen taşlar özellikle Mısır, Grek, Roma tanrılarının arasındaki hiyerarşiyi göstermektedir. Bu dönemde Musevilerin ve Hristiyanların Tanrısının yanısıra çok sayıda tanrıya inanılıyordu.
Sergi, Mısır’ın antik eserleri zaman zaman tahrip oldukça, uyarlandıkça ve yeniden kullanıldıkça veya yeniden tasavvur edildikçe, çevrede görülen fiziksel ve kavramsal dönüşümünü göstermektedir. M.Ö 400 yılı civarında Büyük Giza Piramitlerinin, İncil’deki açıklamaya uygun olarak, Yusuf peygamberin tahıl ambarları olduğu düşünülmüştü. Zaman zaman, antik tapınak komplekslerinin bazı kısımları kiliseye dönüştürülmüşlerdi. İskenderiye’de VII. Kleopatra tarafından başlatılan ve Agustus tarafından tamamlanan Caesareum antik şehrin merkezinde Büyük İskenderiye Kilisesi oldu. M.S. 639-942’de Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethinden sonra kutsal mekanlar yeniden dönüştürüldü. Örneğin, al-’Attrin Cami yüzlerce Roma sütunu ve ve sütun başlığı kullanılarak yeniden kullanılarak inşa edildi. Ortaçağ Müslümanları, hemen Büyük Piramit geleneğini Yusuf peygamberin tahil ambarları ve antik kralların mezarları olarak kaydederken, antik Mısır’ın ayakta kalmış eserlerine hayran kaldılar. Bu tür kayıtlar, antik Mısır çalışmalarının modern Batılı uzmanlar ile başlamadığını göstermektedir.
Mısır’daki antik ve ortaçağ şehirlerinin enkaz yığınları kutsal kitapların, resmi belgelerin, mektupların, okul çalışmalarının ve dinin nasıl yaşandığını gösteren diğer metinlerin en eski parçalarını barındırmaktadır. Bu eserlerin günümüze kalabilmesi günlük yaşamı anlamaya yönelik, çöplükten çıkan hazine değerinde, benzersiz bir kaynaktır. İmparator Claudius’un (r. MS 41-54) kutsal imparatorun kültünü ve İskenderiye’deki Yahudilerin durumunu içeren ve devlet ve din arasındaki ilişkiyi gösteren, bir camiden Fatimi halifesi el-Hakim’in (r. MS 985- 1021) üvey kız kardeşine yazılan bir başka mektubun da içinde olduğu resmi mektupların kopyaları mevcuttur.
Sergi, Kahire’deki Ben Ezra Sinagogunda ritüel tertibi için bir genizah içinde bulundurulan 200,000 metnin şaşırtıcı şekilde günümüze kadar kalabilmesi ile sona eriyor. Şans eseri tahrip edilmediler. Esas olarak MS 11-13. yüzyıllara uzanan ve İbranice, Yahudi Arapçası, Aramice ve Arapça dillerinde yazılmış bu metinler, İspanya’dan Hindistan’a kadar uzanan uluslarası bağlantıları olan, sağlam bir Yahudi toplumunun varlığını göstermektedirler. Koleksiyon bir bütün olarak sadece ortaçağ Kahire’sindeki Yahudilerin günlük hayatı için değil aynı zamanda Müslüman ve Hristiyanları da içeren Ortaçağ Akdeniz toplumu için en önemli bulgu konumundadır.
Sergi the Staatliche Museen zu Berlin ile British Museum arasındaki bir işbirliği ile düzenlenmektedir ve British Museum’un hemen hemen her bölümünden başka birçok heyecan verici ödünç eserler ve objeler içermektedir. Yaklaşık 200 objeden oluşan bu sergi çoğunluğu çok sayıda tanrıya tapınan geleneksel bir toplumdan Tek Tanrıya yönelen bir topluma dönüşümün hikayesini anlatacak. Bu dönüşüm modern dünyayı şekillendirmiştir ve bu dönemde Mısır’ın yaptığı bu seyahat ülkeyi ve daha geniş bir bölgeyi etkilemeye devam etmektedir.
“Mısır: Firavunlardan sonra inanç” British Museum’da 29 Ekim 2015’te açılıyor ve 7 Şubat 2016’ya kadar devam ediyor.
Haber Düzenleme: Bülent Avcı
Kaynak: british museum