Mimarlık Nedir?
Mimarlık, yapı sanatıdır. Yapıların tasarım biçimleri ve inşaat yöntemleriyle ilgilenir. Vitrivius’a göre, (mimarlık hakkında Roma İmparatoru Augustus zamanında antik dünyadan günümüze ulaşan en önemli eseri kaleme almıştır) mimarlık, üslup, düzen ve düzenleme, orantı, simetri, mülkiyet ve ekonomiyle ilintilidir. Yapılar, işlevleri, yapıyı kullanacak toplumun gelenekler ve yapı için sarf edilebilecek kaynaklar göz önünde bulundurulacak doğru bir şekilde inşa edilmelidir. Antik Yunan yapılarını anlayabilmek için o dönem Yunan toplumunun ihtiyaçlarına ne şekilde cevap verdiklerini bilmek gerekmektedir.
Sıradan insanların yaşadığı konutlar gibi faydaya yönelik yapılar ile dini ya da kamusal amaçlarla inşa edilmiş daha görkemli ve pahalı yapılar arasında kaçınılmaz olarak belirgin bir farklılık vardır.
Sanat Olarak Mimarlık
Sanat olarak mimarlık, gösterişçi unsurlar içeren ve kullanım için olduğu kadar insanları etkilemek için de varolan, belli başlı kamu yapıları anlamına gelir. Bu yapılar çoğunlukla daha nitelikli malzemeden yapılmışlardır. Antik Yunanistan’da bu taş bloklar tercihen beyaz mermerdi. Malzemeler geleneksel mimaride olduğundan daha dikkatlice bir araya getirilmişlerdi. En, boy ve yükseklikleri daha dikkatli bir biçimde ilişkilendirilmişti. Daha incelikli ve yoğun emek isteyen süslemelere sahip olabildikleri gibi kısmen oyma bezemelerle donatılmış ve boyanmışlardır.
Antik Yunan Yapılarının Ayakta Kalma Oranı
Bir sanat olarak algılanan mimari yapılarda, sıradan insanların kerpiç tuğla evlerinden daha uzun ömürlüydü. Uzun zaman ayakta kalabilmeleri için inşa edilmişlerdi ve en önemlilerinde, her ne kadar Atina gibi depremlerin başlıca zararlarından muaf olan yerlerde antik yapıların bir ölçüde zarar görmeden yahut dikkate değer bir zarara uğramadan yaşama şansları olsa da Yunanistan’ın büyük kısmını etkileyen depremlerin sonuçlarından olabildiğince sakınabilmek niyetiyle önlemler alınmıştı.
Eğer 1687’de Venediklerin kuşatması sırasında Parthenon’a atılan top mermisi olmasaydı, bu tapınak günümüzde varlığını bir harabe yerine bir yapı olarak sürdürecekti. Daha sonra da kilise olarak kullanılmaya başlanmasına ve değişiklikler yapılmasına rağmen yapının çoğu, mermer duvar ve sütunlar değişikliğe uğramadılar hatta dış görünüşünde, olduysa bile pek az değişiklik gerçekleşti.
Konutlar ve Kapalı Alanların Kullanımı
Geleneksel yapılar –konutlar- genel olarak daha kötü inşa edilmişlerdir ve dolayısıyla konutlardan geriye, üzerinde kerpiç tuğla duvarlarının yükseldiği taş zeminlerden başka bir şey kalmamıştır (iyi korunmuş taş duvarlı konutlar nadirdir ve özel durumların sonucudur). Örneğin Hellenistik Dönem’de Delos’ta taş, kerpiç tuğladan daha ucuzdu. Daha önemli kamu yapıları üzerindeki etkili olmuş başlıca iki tür geleneksel biçim vardı. M.Ö. 8. Yüzyılın diyelim, erken konut örnekleri çoğunlukla düzgün olmaktan çok muhtemelen hafifçe kavisli duvarlara sahip, kabaca dikdörtgen biçimli basit kulübeler şeklindeydi.
Antik Tapınakların Kökenleri
Antik mimarinin gerçek başlangıcı, antik kent devletlerinin ilk kayda değer gelişmelerini izlemeye başlayabildiğimiz M.Ö. 8. Yüzyıl sonu ve 7. Yüzyıla rastlar. Olympos tanrılarına muhtemelen daha öncede inanılıyor ve tapınılıyordu, fakat bunun için gerçek bir mimari kanıt, kesinlikle tapınak olarak tanımlanabilecek bir yapı yoktur. 8. Yüzyıl sularında, her ne kadar biçim ve inşa olarak hala geleneksel tarzda olsa da kesinlikle dini bir külte adanmış yapılar bulmaya başlarız. Örneğin, Eretria ve Perakhora’daki küçük at nalı biçimli yapılar ve hatta daha ilginci bu yapıların, Hera’nın Perakhora’daki kutsal alanına sunulduğu belli olan pişmiş topraktan maketler gibi. Bu sıralarda eski Yunanlıların neden dikkate değer tapınma yerleri geliştirmeye başlamış oldukları karanlıktır ve nedenler konusunda sadece spekülasyonlar yapabiliriz.
Mimarlar
Mimarların kendileri, sadece, bir tür usta-çırak ilişkisine benzer bir şekilde öğrendikleri tasarım ustası değil –Antik Yunanistan’da mimarlık okulları yoktu- fakat aynı zamanda kullandıkları tekniklerin de ustaları olmak zorundaydı. Epidauros’taki Asklepios Tapınağı’nın mimarı Tedodotos’un ücreti yapıyla ilgili kayıtlarda yer almıştır: Yılda, bir işçiden biraz daha yüksek olan 353 drahmi ücret alıyordu. Yine de pek çok mimarın adı kayıtlara geçmiştir ve bilinmektedir ve çoğu kez toplumun değerli üyeleri olarak görünürler.
Parthenon
Pers savaşlarının ardından Atina ve Sparta’nın yolları ayrılı ve M.Ö. 451 civarlarında bu kez Yunanistan’ın liderliği için meydan okuyan Atina, Pers zaferini kutlamak için olduğu kadar kenti taçlandırmak ve statüsüne uygun bir mimari ihtişama sahip olmak amacıyla da yeni tapınaklar inşa etmeleri gerektiği sonucuna varır. Bunlardan da önemlisi Athena için şehre hakim büyük bir tapınak inşa etmek amacıyla Akropolis planının gözden geçirilmesi olur. Açıkcası niyet, Yunanistan’ın en muhteşem tapınağını inşa ederek Olympia’daki Zeus Tapınağı’nı gölgede bırakmaktı.
Tanrıya Tapınma
Antik Yunan tapınaklarının kiliselerde olduğu gibi bir işlevleri yoktu. Bu tapınaklar dini hizmetlerde topluluğu bir araya getirme niyetindeki yapılar değildi; bunun yerine tanrının bir heykeli ya da imgesi ile kendisine sunulan değerli hediyeler için –kilit altında bulundurulması gereken türden olanlar- bir barınak sağlıyordu. Tapınağın içine erişim sınırlandırılmıştı. Tapınma genellikle yıllık bir festival biçiminde oluyordu. Önemli kültler ve tanrılar için festivaller, köleler de dahil herkese açıktı. Çok büyük sayıda inanan bu törenlere katılabildiğinden hiçbir kapalı yapının bunları barındırması mümkün değildi. Esas faaliyet açık alandaki bir sunakta inananlar kalabalığının huzurunda adakların kurban edilmesiydi.
Antik Yunan Mimarlığı Hakkında Merak Ettiğiniz Her Konuyu ve Daha Fazlasını Kitapta Bulabilirsiniz
Kitapta İşlenen Bazı Konular:
- Klasik Tapınakların Erken Gelişme Dönemi
- Klasik Dönem Tapınakları
- Diğer Yapı Türleri
- Yapı ve Çevresi – Kutsal Alanlar
- Yapı ve Çevresi – Kentler
- Antik Tapınakların Kökenleri
- Tapınak Biçiminin Ortaya Çıkışı
- Tapınak Düzenleri
- Tapınak Malzemeleri
- Stadyumlar
- Devlet Yapıları
- Batı Anadolu Yapıları
KİTABI İNCELE
Yunan Mimarlığı konusunda en yetkin isimlerden biri olan Prof. Dr. Tomlinson, Yunan Mimarlığına giriş niteliğinde hazırladığı eserinde, okuyucuların konu hakkında önceden bilgi sahibi olmadıklarını varsaymakta ve antik dünyaya ilgi duyan herkesin anlayabileceği bir üslûpta konuları ele almaktadır. Antik Yunan yapılarının tasarımları, inşaatlarında kullanılan yöntemler, kentlerin mimari düzenlemeleri, kentlerdeki kamu yapıları ve işlevleri, sıradan insanların yaşadığı konutlar ve o dönem Yunan toplumunun ihtiyaçlarına ne şekilde cevap verildiği kitabın temel yapısını oluşturmaktadır. Kitap, Anadolu’daki antik Yunan şehirlerini gezerken, yaşam alanlarını gözünüzde canlandırmanıza da yardımcı olacaktır. Prof. Dr. R. A. Tomlinson, Birmingham Üniversitesi Eskiçağ Tarihi ve Arkeoloji Bölümü öğretim üyesidir. Çeviren Rıfat Akbulut
İnceleme: Tolga Candur