Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Hititler’de Din, Ritüel, Tıp ve Kehanet -Bölüm 2-

Hitit inancına göre insanlar genellikle günahkâr, tanrılar ise cezalandırıcı idi. İnsanlar günahlarının kefaretini hastalıklarla, felaketlerle, ödüyordu.

0 2.478

HİTİTLER’DE TIP, BÜYÜ VE RİTÜELLER

Araştırmalar bize gösteriyor ki Hititler Anadolu’ya geldiklerinde büyü ve tıpla ilgili hiçbir ön bilgileri ve yargıları yoktu; ancak yerli insanların kültürel etki alanı içine girdikten sonra özel bir ilgi göstermeye başladılar. Bu durum en başta Hurriler olmak üzere yerli büyücülerin gözünden kaçmadı ve akın akın Hattuşa’ya gelip, bu yöntemleri yeni gelen efendilere pazarlamaya ve onlar için uygulamaya koyuldular.

Hititlerde büyü, kara büyü ve ak büyü olarak iki şekilde düşünülmüştür. Özellikle kara büyünün ölüme götürecek kadar zarar vereceğine, hatta ülkenin huzurunu ve gelişmesini tehdit edeceği kraliyet ailesince de inanıldığı, bu konuya hassasiyet gösterildiği, saraydaki taht ve güç kavgalarına son vermek amacıyla Telepinu Fermanı’nda yasaklanmıştır.

Hitit inancına göre insanlar genellikle günahkâr, tanrılar ise cezalandırıcı idi. İnsanlar günahlarının kefaretini hastalıklarla, felaketlerle, ödüyordu. Bunlardan kurtulmak için tanrıları hep hoş tutmak zorundaydılar. Kötülüklerden korunmanın yolu ise büyü idi. Onun içindir ki yapılış amacına göre ak ya da kara büyü denmiştir.

hitit-haritasi

            Hitit Yasalarında:

            “(* 44/b) eğer bir kişiyi biri arındırırsa (ayinle) kalan şeyleri de yakma yerine götürsün, eğer birinin ekin alanına ya da evine götürürse büyü(dür) ve kral onu yargılar”

            “(* 170) eğer özgür bir adam bir yılanı öldürürse ve başka bir adamın adını söylerse bir mina gümüş versin ve eğer bir erkek köle (ise) o ölsün)

            “(* 11) eğer kilden bir insan suretine birisi biçim verirse bu büyüdür ve kral yargılar”

Şeklinde ifade edilen ve karşı tarafa zarar vermeye yönelik olan eylemler, kara büyü olarak tanımlanmakta ve kralın mahkemesinde yargılanmaktadır.

hititler-muhur

Din ile büyü arasındaki yakın ilişki, tıp ile büyü arasında da söz konusudur ve bu ilişki burada daha da yoğundur. Hitit dünyasında tıp hüner isteyen, saygı duyulan ve ayrıca uluslar arası bir uğraştı.

Hititlerde tıp anlayışı ve uygulamaları üzerinde yapılan incelemelerde, Hititlerin hastalık nedenleri ve hijyen konularında “kayıtsın ve bilgisiz” oldukları ve sağlıklı olabilmek için aldıkları önlemlerin hemen hepsinin sihirle ya da “uzun tecrübelere dayanan kocakarı ilaçları ile ilgili” olduğu sonucuna varılmaktadır.

Büyü ile tedavi, tıp tarihinin en eski psikoterapi uygulamasıdır. Çünkü hastalıkları iyileştirmek amacıyla kullanılan büyü vasıtasıyla insan ruhunda bir bakıma rahatlatılarak psikolojik olarak tedavi edildiği görülür.

Ritüeller çeşitli uzman şifacılar tarafından idare edilirdi. Metinlerde en çok öne çıkan kadın uzman “Yaşlı Kadın” olarak adlandırılmaktaydı. Yaşlı kadın doğum esnasında bebeğin sağlıklı olarak dünyaya gelebilmesi için hem pratik doğum prosedürü hem de uygun doğum ritüelleri konusunda ehil olmalıdır. Ya da bir doktor, hastalığı etkili bir biçimde iyileştirmek için hem pratik tıbbi prosedürleri hem de uygun büyü, ritüel ve sihirler konusunda yeterli olmalıdır. Pratik ve ritüel birbirinin tamamlayıcısı ve güçlendiricisidir.

Çok fazla çeşit ritüel tıp ile birleşmişti. Askerde (orduda) salgın hastalık varsa, bir kişinin ömrü kısaysa, veba salgını varsa, bir kişi ruhen kirliyse ve doğum esnasında yapılan ritüeller bunlardan sadece bahsettiğimiz çok az bir kısmı.

            Şimdi bunlara birkaç örnek vereceğim.

            -Vebaya Karşı Uhhamuva Ritüeli-

İlgili Yazılar

Ritüel esnasında birkaç getirirler ve farklı renklerdeki tüylerini eğirip birbirlerine bağladılar. Bir taç haline getirdiler ve bu tacı koçun başına yerleştirdiler. Koçu düşman ülkesinin yoluna doğru sürdüler çünkü bu salgın ordu içerisindeki askerleri kurmaktaydı ve ritüelciye göre savaştıkları ülkenin tanrısı bunu yapmaktaydı. Daha sonra şunları söylediler: “Bu salgına neden olan düşman ülkenin tanrısı-bak! Bu taçlı koyunu yola çıkardık, seni yatıştırsın diye, ey tanrı! Ey bu salgına sebep olan tanrı! Hatti ile olan barışı muhafaza et! İyilik için Hatti ülkesine geri dön!” Daha sonra kendi tanrılarına yalvarırlar “Ülkene dön, ey Fırtına Tanrısı! Hatti ülkesine iyilik için dön” Ritüel kurbanın tanrı için kesilmesinden sonra biter.

hitit-rituel-geyigi

            -Doğum Ritüeli-

Doğumda sonra çocuğun sağlıklı ve uzun ömürlü olması için yapılırdı. Hayvan olarak keçi kullanırdı. Drog olarak ucuz bira, çiğdem, huştu, salata ve bir tahta figürün kullanırlardı.

Hasta kişiyi iyileştirmekteki son çare, tanrıların elindeydi. Hekimler, büyücü rahipler ve ritüel uzmanlarının hiçbir hüneri, kızgın ya da işbirliği yapmayan bir tanrı karşısında bir işe yaramayabilirdi. Bunun en çarpıcı örneği, tüm çabalarına karşın krallığını kırıp geçiren veba hız kesmeden devam ederken, II. Murşili’nin yaşadığı hüsran ve büyük düş kırıklığıydı. “Hatti ülkesinde insanlar böyle öldüğü zaman, veba asla geçmez. Bana gelince, artık yüreğimin ıstırabına ve ruhumun acısına dayanamıyorum.” Bu yalvarmanın ve tanrıya sunulan adakların -yirmi kat- fazlalıkla ödenmesi mi? İşe yaradı bilinmez fakat yirmi yıl sonra vebanın bittiğini görüyoruz. Hastalığın gerçek yapısına ilişkin en küçük bir işaret bile belirtilmiyor. Bütün bildiğimiz, Hatti’ye, I. Şuppiluliuma’nın saltanatının sonuna doğru, Mısırlı savaş esirleri tarafından getirildiğidir.

Yazı: Tolga Candur

Yararlanılan kaynaklardan birebir alıntı yapıldığı gibi yazar kendi görüşlerini de yazısında kullanmıştır.

KAYNAKÇA

Editör: Meltem Doğan Alparslan – Metin Alparslan, “Hititler Bir Anadolu İmparatorluğu”, 2013, İstanbul

Editör: Necmi Karul, “Arkeo Atlas Tarihöncesinden Demir Çağı’na Anadolunun Arkeoloji Atlası”, 2011/1, İstanbul

Fiorella Imparati, Çev. Erendiz Özbayoğlu, “Hitit Yasaları”, 1992, Ankara

Trevor Bryce, “Hitit Dünyasında Yaşam ve Toplum”, 2002, Ankara

Sebahat Çepel, “Hitit Büyü ve Ritüelleri

Tuba Ökse “Eski Çağdan Günümüze Ölü Gömme ve Anma Gelenekleri”, Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, Sayı 5, 2005, İstanbul

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More