Nereye Dergisi
Arkeoloji, Tarih, Gezi, Seyahat ve Yaşam Kültürü Dergisi

Eski Mısır’da Hastalık ve Hastalık İzni

Aylık ödeme kayıtları gösteriyor ki hastalık nedeniyle bir gün yatağa çakılıp kalan işçilerin kazançlarından bir kesinti yapılmıyordu...

0 1.764

Firavun, hizmetinde çalışanlara karşı düşünüldüğü kadar merhametsiz miydi? Amerikalı bir antropoloğun çalışmasına göre, acımasız Firavun çalışanlarına karşı zaman zaman merhamet göstermekten çekinmiyordu.

Arkeologlar, iskelet ve kemik incelemeleri sayesinde, canlı kalıntıları üzerinde ölümcül hastalıklar ve yaralanmaları tespit edebiliyorlar; peki grip, soğuk algınlığı, ishal gibi önem derecesi düşük hastalıkların tespitinde hangi noktadayız? Eski Mısır’da işçilere, işin ilerleyisine engel olabilecek ufak çaplı hastalıklara yakalanmaları durumunda nasıl bir hoşgörü ile bakılıyordu ?

Basit hastalıklar genellikle kemik üzerinde iz bırakmadıkları için bu soruya cevap vermek çok da kolay değil. Genetikbilimciler çok da zararlı olmayan mikropların DNA’larını incelemek için ciddi araştırma maliyetlerini göze almak istemiyorlar. Eski Mısır’dan günümüze ulaşan tıbbi metinlerde  bu hastalıklardan bazılarının belirti ve tedavilerinden bahsedildiği görülmekte ; fakatmetinlerden çok da detaylı bilgi elde edebilmek mümkün değil.

Amerika Birleşik Devletleri Stanford Üniversitesi ‘nde görevli genç araştırmacı Anne Austin sorumuza cevap bulabilecek bir fikir ortaya attı: Nil’in batı yakasındaki Lüksor yakınlarında yer alan Deir el-Medineh şehrinde M.Ö 1300-1000 yılları arasında yaşamış olan işçilerin işe gelmedikleri günlerle ilgili bıraktıkları yazıları incelemek.

Papirüs Kayıtları

Bu tarihlerde piramitten mezar inşa etme alışkanlığı çoktan kaybolmuştu. İşçiler artık Ramses , Tutankhamun ve diğer firavunların mezarlarını vadilerin derinliklerindeki kayalıklara kazarak inşa ediyorlardı.

Anne Austin, onlarca Mısırbilimcinin araştırmalarını takip ederek Krallar Vadisi’nde mezar yapımında çalışan işçilerin (ressam, yazıcı, taş işçisi…) yaşadığı yerleşim yerinde ortaya çıkarılmış papirüsleri ve yazılı belgeleri  incelemeye başladı. Bulunan önemli sayıdaki –hatta ciddi anlamda çok sayıdaki- yazılı belgelerin keşfedilme yeriyse oldukça şaşırtıcı : Şehir çöplüğü.

Onlarca Mısırbilimcinin 20.yy.’ın başlarından beri incelediği bu kaynaklar ; araştırmacıları hayalkırıklığına uğratmadı. Araştırmanın yapıldığı köyde yaşayan işçilerin günlük hayatıyla ilgili edinilen bilgiler şüphesiz şimdiye kadar eski Mısır’da bu alanda edinilmiş en iyilerinden biri. Öyle ki bilimadamlari bugün hala bu zengin kaynakların içinde yeni bilgilere ulaşabiliyorlar. Anne Austin’in yaptığı gibi…

İki bin adet ‘mazeret yazısı’ örneği

Anne Austin, üzerinde işçinin işe gitmediği tarihlerin de yazılı olduğu iki binden fazla mazeret yazısı örneği inceledi. Tabi ki belgelerin üzerinde yazılı tarihlerin günümüz tarihine çevrilmesi (Eski Mısır’da artık yıl hesaplamasının gözönünde bulunup bulundurulmadığını bilmeden) de gerekiyordu. Yazıcılar genel olarak işe gelmeme nedenini not etmişlerdi (sıklıkla seyahat ikinci olarak yaralanma ve hastalık nedeniyle), fakat  devamsızlığa neden olan hastalığın ne olduğu nadiren belirtilmişti veya çok kısa bir şekilde anlatılmıştı.

Bu işçilerin hangi hastalıklara maruz kalarak işe gelmediklerini bilmenin bir yolu yoktu. Yine de en kısa süreli devamsızlıkların enfeksiyonlu hastalıkların yükselişte olduğu dönemlere denk geldiğıni söylemek mümkün.  Bunun bir nedeni enfeksiyonların mevsimsel özellikleri: Mesela Deir el-Medineh bölgesinde devamsızlık yapan işçilerin içinde hasta olanların oranının en yüksek olduğu aylar nisan ve mayıs. Bir kaç yıl önce yapılan bir çalışmaya göre; bölgeye bin yıl sonra hakim olan Romalılar döneminde de işe gelmemenin aynı aylarda arttığı tespit edilmiştir. Hollanda Leyde Üniversitesi’nden Ben Haring’e göre modern Mısır’a bakıldığında da( Nil üzerine 20.yy. boyunca inşa edilen ve Mısır’ın ekolojik döngüsününün ve hastalık dönemlerinin değişmesine neden olan barajlarin yapımından önce) bu nisan ve mayıs aylarındaki devamsızlık artışının enfeksiyonlu hastalıklara bağlı olması durumunu güçlendiren argümanlar bulmak mümkün.

İlgili Yazılar

Bir başka ipucu da, aynı işçilerin birbirini izleyen haftalar boyunca işe gelmediğini gösteren kayıtların bulunmasıyla elde edilmişti. Bu hastalık periyodu, küçük çaplı bir bulaşıcı hastalık vakasına işaret ediyordu. Öyle ki ilk işçinin hastalığının büyük bir hızla meslektaşlarına hatta en sonunda onlarla ilgilenen doktora bulaştığı da belirlendi.

Maaştan kesinti yapılmıyordu

Aylık ödeme kayıtları gösteriyor ki hastalık nedeniyle bir gün yatağa çakılıp kalan bu işçilerin kazançlarından bir kesinti yapılmıyordu. Deir el-Medineh’teki işçilerin oldukça otantik bir hastalık iznine sahip olduğunu söylemek mümkün. Hastalık süresince çalışamadıkları günler devlet tarafından karşılanıyordu. Aralarından bazıları aynı zamanda doktor ve asistan olarak da çalışıyordu. Devlet bu kişilere ilaç hazırlamaları ve iş arkadaşlarını tedavi etmeleri için boş gün tahsis ediyordu ve bunun için belirli bir bedel ödüyordu.

Tabi ki bu uygulamaların oldukça özel olduğunu düşünmekte haksız değiliz. Bu haklara sahip işçiler basit nitelikteki işçiler değillerdi. Kral mezarları yapımı, zanaatkarlık hatta okuma-yazma bilme gibi belli nitelikler gerektiriyordu.  Mısır Devleti bu işçilere bir maaş ve un yapabilmeleri için bir hizmetçi tahsis ediyordu. İşçiler köylerinde eşleri ve çocuklarıyla yaşıyorlardı.

Cıkar İlişkisine dayalı bir inayet

Devletin bu koruyucu tavrının çıkara dayalı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Amaç mezarların verilen süre içinde tamamlanmasıydı ve bunun için vezir tarafından şantiyeye sıklıkla yapılan ziyaretler, ikramiye tahsisi gibi yöntemlerle işçiler üzerinde ciddi bir baskı uygulanmaktaydı. İncelenen yazılı metinlerde bu baskının emaresi olan bir çok satıra rastlanıldı. Mesela mezarın sol tarafının yapımından sorumlu ekip, işçilerinin birinin hastalanmasi üzerine; sağ tarafını yapan ekibe göre geri kalmış. Gecikmeli ekibin ressamlarından biri kendilerine yardımcı olması için yeni bir işçi bulup maaşının yarısını bu yeni işçiye vereceğini temin etmiş. Yine yazılı metinlerden edinilen bir başka örneğe göre, bir işçi çok hasta olmasına rağmen vadinin aşağısındaki çalışma alanına iki kez gidip durumu çalışmasına müsaade etmediği için geri dönmek zorunda kalmış ve sonuç olarak hastalığı geçene kadar  on  gün boyunca işe devam edememiştir.

Yapılan işin zorluğu çalışanların iskeletlerinde yapılan incelemelerden anlaşılmıştır. Bu şantiyede çalışan işçilerin çoğunun diz ve ayak bileklerinde artrit (eklem yangısı) tespit edilmiştir.

İşçilerin çalıştıkları vadiye ulaşmaları için otuzaltı katlı bir binaya eşdeğer bir yüksekliği her sabah ve akşam yürümeleri gerekiyordu. Dolayısıyla bu tip rahatsızlıklara sahip olmaları da hiç şaşırtıcı görünmüyor. Ayrıca her haftasonu daha da uzun mesafede bulunan  köylerine, eşlerinin  ve çocuklarının yanına da yürüyerek gitmeleri gerekiyordu.

Anne Austin, yine başka bir işçinin iskeletinde osteomyelit (kemikiliği iltihabı) tespit etmiş ve haraket etmeden acil dinlenme gerektiren bu hastalığa rağmen işçinin çalıştırılmaya devam ettiğini de ortaya çıkarmıştır.

Bütün bu veriler, herşeye rağmen Eski Mısır’da işçilerin oldukça yoğun bir baskı altında çalıştığını anlamaya yeterli.

Makalede bahsedilen ve işçilerin her gün katettiği yolun bir fotoğrafı
Makalede bahsedilen ve işçilerin her gün katettiği yolun bir fotoğrafı

Bilimsel yayın : A. Austin, Journal of Near Eastern Studies, 74, 75 85, 2015. Devamsızların analizi. Kemik analizi ile ilgili makale henüz yayınlanmamış olup ilgili makaleye bahsi geçmektedir Current World Archaeology69, 38-42. Araştırma, Doğu Arkeolojisi Araştırma Enstitüsü kapsamında yapılmıştır(IFAO).

Mısır’ın Eski Krallığı Yok Mu? Oldu Veya Sadece Unutuldu Mu?

Çeviri ve Düzenleme: Gökçe Kılıç Perol

Get real time updates directly on you device, subscribe now.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept Read More